Bizimle iletişime geçin

Kalemden Damlalar

Doğru terazide kendimizi tartmak

İsa Akgül

tarihinde

yayınlandı

Günümüz insanı, sosyal ilişlilerinde, yalnızlık dairesinin merkezinde tahtını kurmuş, kendi dairesinin dışındaki uzak ve yakın daireleri zihninden tamamen silmiş, yüreğinden çıkarmış, zatı dışındaki fertlerle bağını koparmış bir fotoğrafı sergilemektedir. Teknolojiyle beraber sanal dünyanın her alanı kuşatmasını, büyük kentlere göçün hızını artırarak devam etmesini, yaşam şartlarının zorlaşmasını ve gittikçe de ağırlaşmasını, bırakın başkalarıyla iletişimin olmasını hiç vaktinin olmadığını, değerlerin yitirildiğini, ahlaki kuralların ayaklar altına alındığını ve bir takım bulaşıcı hastalıkların çoğalmasını ve sayamadığımız nice faktörleri neden olarak göstermektedir. Yalnızlığın bu çağın gereklerinden olduğunu s avunurcasına ifade etmektedir. 

   Başkasına güvenmeyi kaybetme, kendisine zarar verilmesinden korkma, olumsuzluklarla karşılaşmama, sosyal medya ile yetinme gibi nedenler sunulsa da; insanın, ‘kendini bulma’ ve ‘kendini tanıma’ tiryakından, bilinçli ya da bilinçsiz uzaklaşmasını temel ana neden olarak görmek, kabul etmek abes olmasa gerek.

   Kent hayatının, köy-kasaba yaşamını yok ettiği bir zaman diliminde, geniş alanlardan daracık alanlara geçilerek insanın hapsedilmiş olduğu aşikardır. Küçük arsaların üzerine bir köy halkını bir araya toplayabilecek çok katlı binaların yapıldığı hatta yarış edildiği günümüzde; köy kültürü yitirilmekle kalmamış, yetiştirici, besleyici, olgunlaştırıcı, verimli mahalle ve sokak kültürü de bir daha geri gelmemecesine, geçmişin hararlarına gönderilmiştir. Ahlaki değerler, insani kıymetler de yaşamdan, toplumların ruhundan, fertlerin yüreklerinden sökülürcesine silinmiştir. Marazlı hayatın değirmeninde yuvarlanarak istekli ya da isteksiz kabul etmiştir.

   Değerlerin değişmesi insanı, insanın değişmesi toplumu, toplumun değişmesi insanlığı olmaması gereken hal ile halleşmeye yönlendirir. Teşvik eder. Kabul ettirir ve benimsetir. Bu olumsuz anlamdaki değişim, değerli olan hayatı değersizleştirir. Kıymetli olanı çamurlaştırır. Bembeyaz olanı lekeli hale getirir ya da tamamen karartır. Verimli toprağı çoraklaştırır. Kalpleri süngerleştirir. Yürekleri çölleştirir.

   Aile, akraba, dost, arkadaş, kardeş, can, canan, yaren, komşu, vb kavramlarının içinin boşaltılması, hayattaki özel yerlerinden edilmesi, boşaltılan alanlara zıtlarının doldurulması, olumluların yerini olumsuzlukların konulması, sayamadığımız daha niceleri, yalnızlığı tercih ederek benimsemenin sebeplerinden olması kaçınılmazdır. 

   Yaşadığımız toplumun fertleri ile nerede karşılaşırsak karşılaşalım, sohbetin birkaç yerinde, insanların değişmesinden, ahlakın yozlaşmasından, kişiliklerin yitirilmesinden, bizi biz yapan değerlerin ayaklarına alınıp ezilerek yok edilmesinden,kimsenin kimseye güveninin kalmamasından, menfaati olanın selam verdiğinden,  ‘merhaba’nın bile askıya alındığından, herkesin birbirinden uzaklaşarak kaçtığından ve daha nicelerinden şikayette bulunarak sitem etmekteyiz. İstemesek de, nefeslendiğimiz geçmişle bugünü kıyaslama gayretini irade dışı bir hareketle gösteririz. Boynumu büker, derinden bir ‘ah’ çekeriz ciğerimizi yırtarcasına… Başımızı sağa sola üzüntüyle sağa sola sallayarak ‘öyle bir varlık olduk ki’ der ve susarız. Biraz nefeslendikten sonra, ‘ efendi olmayı öyle bir unuttuk ki, istesek de olamıyoruz artık’ cümlesini kurar, yine boynumuzu bükeriz. İç isyanımızı, yürek depremlerimizi, kalp fırtınalarımızı, ruhsal sarsıntılarımızı, beynimizin kıvrımlarındaki sızılarımızı, yitirilmişliğimizi, yalnızlığımızı yüksek perdeden haykırmak isteriz. Bazen sesli… Bazen de sessiz… Her daim susarak…

   Sormak gerekiyor kendimize… Neleri kaybettik de hep şikayet eder olduk? Yalnızlığı baş tacı yapar olduk? Kendimizi tanımayı, bilmeyi mi askıya aldık? Bizi biz yapan nefeslendirici değerlerimizi mi çıkarttık hayatımızdan? Doğru olanın yerine yanlış olanı doğru mu kabul ettik? Çıkarımız için, onaylanmayacakları mı onayladık? Yaşamın her alanında, keseri hep kendimiz tarafına mı salladık? Kendimizden başka kimsenin doğru düşünmediği düşüncesini mi zerrelerimize işledik? Sorular zinciri yeni halkaların eklenmesiyle uzar gider. Su misali aktıkça akar beynin kıvrımlarından…

   Bir ferdin kültürlü, inançlı, ahlaklı olması ailenin mükemmelliğine, ailenin mükemmelliği toplumların güzelliğine, toplumların değerliliği bir ülkenin yaşanabilirliğine sebeptir. Ya da bir şehrin ruhu bulunduğu ülkenin ruhunun sembolüdür. Kentlerin kararmış ruhlarının, o kentte nefeslenen kişilerin ruhlarının aydınlanmasıyla orantılıdır. Birbirine baplıdır. Et tırnak gibidir. 

   İnsan, ruhundaki kara lekeleri silebilmesi, ruhu besleyici ana gıda hükmündeki değerlere sahip olmasıyla mümkündür. Kalbinin pasını yok edebilmesi sahip olduğu güzel değerleri yaşamının her alanında tavizsiz hayatında aktif kılmasıyla gerçekleşir. İnsan kendini iyi okumalı ve tanımalı ki yaşadığı topluma olumlu katkılar sunabilsin. Kendini iyi okuyamayanın bırakın topluma kendisine de hiç faydası olamaz. Faydasızdan fayda ummak ise ateşi olmayan ocakta su ısıtmaktan farksız değildir. Hiçbir malzemesi yanında olmadan yemek pişirme düşüncesinin abesliğiyle aynıdır. Denize girmeden yüzmek, yağmayan yağmurda ıslanmak, ekmeden biçmek, emek vermeden elde ederek kavuşmak hayali gibidir.

   Çünkü; kendini duyabilen, görebilen, tanıyabilen, eksiklerini ve hatalarını bilebilen, güzelliklerini, meziyetlerini, yeteneklerini keşfedebilen insan, mükemmelliğe adım atmış, yalnızlık perdesini üzerinden kaldırmış, kendisini sarmalayan  ‘içine kapanma’ libasını çıkarmış, rahat nefeslenmeye de kavuşmuş olur.

   Yine soralım kendimize… Güler yüzlü müyüz? Kibar mıyız? Doğru konuşan ve yalandan kaçınan mıyız? Terbiyeli ve kültürlü müyüz? Merhametli miyiz? Değer sahibi miyiz? Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevenlerden miyiz? Acıyan ve seven miyiz? Yerdeki nokta kadar olan karıncayı incitmekten korkan, kul hakkından ateşten kaçarcasına kaçabilen miyiz? Aslında önemli olan, bu ve bu benzeri sorulara alabildiğimiz olumlu cevaplardır.

   Başka bir deyişle; tartısında hiç hilesi hurdası olmayan ‘ hak Terazisi’nde kendimizi tartalım. Kefelerine neyimiz var ise koyalım. Bizi biz yapan, varlığımıza değer katan, mükemmellik yolunda emin adımlarla ilerlememizi sağlayan, hatalardan uzaklaştıran, güzelliklerle buluşturan, olgunlaştıran, güvenli kılan, olumsuzluklardan muhafaza eden, beşeri münasebetlerimiziz gülleştiren, ‘tiryak’ mertebesindeki olmazsa olmazlarımızdan hangilerine sahibiz, hangilerinden uzağız?

   Bugün, bizde var olanlardan, var olması gerekenlerden neleri koruyabildik? Nelerimizi yitirdik? Hangi nimet değerindeki ruhi ziynetlerimizi kefenleyip geçmişin açılmayan sayfalarına gömdük? Bizden ayrılmak istemeyen ama zorla kırıp parçalayıp görünmeyen atıklar deposuna nelerimizi attık hiç acımadan? Sor sor bitmez ki bu sorular katarı…

   Değer verdiğimiz, kıymetini bildiğimiz, bazen de ihtiyaç duyduğumuz, ‘iyi ki var’ dediğimiz fertlerin sayısının bir toplumda ziyadeleşmesi; toplumun huzur, mutluluk, güzellik, iyilik bulutlarının daim gökyüzünü kuşatması demektir. Rahmet ve bereket bulutunun sarmalaması, ruhlara dirilik, kalplere şifa, yürek yaralarına merhem, sadırlara ferah genişliği vermesi demektir. Ki toplumun mükemmelliği fertlerin olgunluğu ile doğru orantılıdır.

   Bir toplumda; 

   Güler yüzlü, terbiyeli, ahlaklı, kültürlü, doğru güzel ve kibar konuşan…

   Hatırnaz, müsamahakar, mütevazi, yük olmayan ve daima yükü çeken, herkese iyilik eden, haysiyetine onuruna düşkün, kıymet bilen…

   Paraya, mala, çula değer vermeyen, iyi huylu, geçimli, kimseyi incitmeyen, kimsenin kırılmaması incinmememsi üzülmememsi için gücünü aşan gayreti gösteren, yerinde özür dilemesini bilen…

   Zeki, olumsuzluklar karşısında bocalamayan, başına gelen olumsuzlukları ve yaşadıklarını ‘imtihan’ olarak değerlendiren, sabır libasını giyen, en müşkül ve çözülmesi sıkıntılı olan konularda çözüm yollarını üretebilen…

   Dinini, örfünü, gelenek ve göreneklerini iyi bilen, yaşamının her alanında uygulamaya gayret eden, hurafelerden, uydurma ‘izm’lerden kaçınan…  

   Kötülük edene iyilik eden, taş atana gül ikram edebilen, diken atana güzellik sunan… Susması gereken yerde susan, susmaması gereken yerde de usulüne uygun konuşan… Kendisine istediğini başkası için de isteyen, istemediğini de başkaları için istemeyen… Var olanları sadece Yaradan yarattığı için seven, sayan, saygı duyan, hür met eden…

   Kalbinde merhameti olan, tüm varlıklara eziyet ve işkenceden kaçınan… Sabreden, şükreden, bütün var edilenlere dua eden…  Selam verip, verilen selamı içtenlikle alan… Kul ve komşu hakkını gözeten… Ve saymakla bitiremeyeceğimiz meziyetleri taşıyan, taşıma çaba ve gayretinde olan fertlerden oluşursa; gökyüzünde kanat çırpan kuşları, toprağında boy atan nebatatı, nehir ve denizlerinde kulaç atan canlıları, havasında nefeslenen her canlısı huzur ve mutluluğun zirvesinde şükürle nefeslenirler.

   Hiç unutmayalım ki, bir insan söz, hareket ve davranışlarıyla ya kendisine zarar veriri ya da huzur dairesinde fayda kazandırır. İnsanın kendisine ettiğini başkası yapamaz. Ne ekersen onu biçersin misali…

   Öyle bir olalım ki; bizi öldürmeye, zarar vermeye gelen biz de dirilsin. Kendini bulsun. Hakikat ırmağında yüzsün. Huzur pınarından içsin. Yarasına merhemi biz de bulsun. Sözlerimiz, fiillerimiz, düşüncelerimiz aynı çizgide olsun. Birbirleriyle tenakuza düşmesin ki, karşımızdaki insanlarda bize bakarak kendi aynalarına bakmayı isteyebilsin. Güzellikleri görerek benimsenin ve uygulayarak devam ettirsin. Olumsuzluklarını görerek terk etmeyi canı gönülden arzu etsin. 

   Hayran olduğumuz, hürmet etmekten kendimizi alamadığımız, sevmekten hiç vazgeçemediğimiz, üzülmesin diye dikkat ettiğimiz, beraber olabilmek için can attığımız, sözlerini duyduğumuzda ferahladığımız, yanında bulunduğu muzda şenlendiğimiz yürek dostlarının çoğunluğu sağladığı toplumlarda hiç olumsuzlukların sesi çoğalır mı?

   Şimdi kendimize seslenelim…  Kendimizi, doğru terazide tartmak ister miyiz? Tartıp kendimizi değerlendirmeye talip miyiz? Huzurdan mı yanayız, huzursuzluktan mı?

Okumaya Devam Edin
deneme bonusu casino deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler