Adalet Terazisi
İş Hukuku
Yılların emeği ve birikimi ile hazırlanan Objektif Dergisi’nde, hukuk köşesi ile sizlerin karşısındayım. Böyle bir teklifi gerçekleştirdikleri için değerli dergi yöneticilerine teşekkür ediyorum. Yazı yazmanın ve düşünceleri paylaşmanın hazzı ile faydalı hukuki bilgilerin paylaşılacağı bir köşe oluşturmaya çalışacağım. Umarım sizler tarafından beğeni ile karşılanır. İlk konu olarak hayatın merkezinde olan hukuk dallarından bir tanesi İş Hukukunu işlemek istedim.
Sosyal Devlet; sosyal adaleti, sosyal refahı ve sosyal güvenliği sağlayan devlettir. Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtildiği gibi sosyal bir hukuk devletidir. Yani insanların, Gayri Safi Milli Hasıladan eşit pay alabildikleri, insanın onuruna yakışır bir hayat sürebildikleri ve sosyal güvenliğin, hizmetin olduğu bir ülkedir.
1961 Anayasası ile getirilen bu ilke, o günden bu güne temel hak ve hürriyetler açısından önem taşımaktadır. Sadece insanların kendi aralarındaki adaleti değil bunun yanında insanca yaşamanın önemi de bu ilke sayesinde ortaya çıkmıştır. Bunun ötesinde sosyal güvenlik boyutu ise devletin sağduyulu ve kapsayıcı bir özelliğini göstermektedir. Oluşturmuş olduğu kurumlarla insanları koruma altına alan bir yapıdır. Bu koruma Hukuk Devleti ile yakından ilişki barındırır. Vatandaşlar nasıl bir koruma ile karşı karşıya kalacağını hukuk kuralları sayesinde öğrenirler.
İş Hukuku, işçiler ve işverenler arasındaki ilişkileri düzenleyen ve inceleyen bir hukuk dalıdır.
Toplum hayatında, konusu insan faaliyeti olan pek çok ilişkiden söz edilmek imkanı varsa da; İş Hukuku yalnız hizmet akdinden doğan ve bağımlı (tabi) hizmet yükümlülüğü içindeki insan ilişkilerini konu alır. Kısaca, söz konusu yükümlülüğün ortaya çıkardığı işçi, işveren ve bunların devletle olan ilişkilerinin düzenlenmesi amacıyla meydana getirilen hukuk kurallarını bir sistem içinde inceleyen hukuk dalına İş Hukuku adı verilmiştir.
İş Hukuku sadece özel hukuka ait bir sözleşmeye dayanan bağımlı çalışmayı düzenleyen kurallardan oluşur. İş Hukukunda yoğun bir devlet müdahalesi bulunmaktadır. İşçi ve işverenin, çalışma hayatında karşılıklı ilişkilerinin düzenlenmesinde devletin müdahil olması, İş hukukunu Karma hukuk alanı kapsamına yaklaştırmaktadır. İş hukukuna bu açıdan baktığımızda sadece hizmet sözleşmesinin tarafları arasındaki ilişkiyi düzenlemez, aynı zamanda tarafların her birinin üye olabilecekleri örgütler ve toplu iş sözleşme ve mücadelesini de kapsar. İş hukukunun bu görünümü iş hukukunun, “bireysel iş hukuku” ve “toplu iş hukuku” diye ikiye ayrılarak incelenmesini doğurmaktadır. Bununla beraber toplu iş hukukunun da daha iyi anlaşılmasını sağlamak için, “sendikalar hukuku”, “toplu iş hukuku” ve “iş mücadelesi hukuku” şeklinde üçe ayrıldığı görülmektedir.
İş Hukukunda genel olarak haklı olan işçi gibi görünse de burada incelenmesi gereken konu bir hakkın korunmasıdır. Onun için işveren açısından iş hukukunun da ayrı bir önemi bulunmaktadır. Sektörlere göre farklılık göstermemesi gerekirken, sadece ve sadece sektörlerin içinde bulunduğu koşullar iş hukukunun kurallarının uygulanabilirliğini değiştirebilir.
İş Hukukunun ortaya çıkış amacı; işçiyi koruma üzerinedir. İş ilişkilerinin tarihi, hiç kuşkusuz insanlık tarihi kadar eskidir. Hemen her dönemde ve dünyanın her yöresinde insan, çeşitli biçimlerde ve statüler altında ekonomik faaliyetlerde bulunmuştur. Ancak, çalışma yaşamını hukuk kuralları ile düzenleme gereksinimi daha çok, işgücünün işçi statüsü altında çalışma yaşamında yer almaya başlamasıyla birlikte duyulmaya başlamıştır. Bu gelişmenin odağında ise, XVIII. yüzyıl sonlarında İngiltere’de yaşanan ve Sanayi Devrimi olarak adlandırılan bir oluşum bulunur.
Ekonominin ve ticari ilişkinin geliştiği son zamanlarda İş Hukukunun değeri de gittikçe artmaktadır. İş Hukuku için Arabuluculuk kavramının zorunlu olması iş hukukunda çoğu şeyin değişmesine sebep olmuştur. Bunun haklı bir çaba olup olmayacağı ayrı bir tartışma konusudur. Fakat günlük hayatımızın bir parçası olan çalışma hayatının düzene girmesi İş Hukukundan geçmektedir.
İşçi açısından değil de işveren açısından İş Hukuku tanımlamak, sendikaların ve örgütlü yapıların varlığının tanımlanmasından geçecektir.
İşçi/ işveren arasındaki ilişkinin taraflarının yanında üçüncü bir göz olarak da sendikalar ve devleti belirtmek gerekecektir. Söz konusu ilişkide nispeten güçsüz bir durumda olan çalışanların, güçlü işverenler karşısında örgütlenmesi sonrasında ortaya çıkan sendikalar, işçinin işverene karşı taleplerini daha güçlü olarak dile getirmesindeki bir enstrümandır. Öte yandan tüm bu durumun temel gözleyicisi olarak devlet erki, işçisini korurken; esas olarak istihdam sağlayan, vergi veren, üretim gerçekleştiren işverene de taraf olmuş; tüm bu düzende bir gözetleyici olarak yer almıştır. Öyle ki, devlet, taraflar arasında var olan bu durumda gözetleyici görevini yerine getirirken sosyal dengeyi korumak amacıyla işçilerin haklarını daha iyi koruyacağı bir mahkeme düzeni olarak iş mahkemelerini de kurmuştur. Devlet bu şekilde kendisine yüklediği ödevleri yerine getirmeyen işvereni cezalandırmış, işverene karşı ödevlerini yerine getirmeyen işçiye de yasalar ile asgari düzeyde koruma sağlamıştır.
İşçi/ işveren ilişkisini ücret ve haklar yanında işverenin, işçinin sağlığı ve vücut bütünlüğünü koruması da esaslı bir görevidir. Temel insan hakkı olarak var olan çalışma hakkı, emek ve güç sarf etmek suretiyle işverenin işini yerine getirmektir. Ancak, bu işin yerine getirilmesi sırasında işverenin, işçinin sağlığını ve vücut bütünlüğünü koruması gereklidir. Bu hâl işçi hakkından öte, temel insan hakkıdır. İş sağlığı ve güvenliği olarak isimlendirilen bu durum, işverenin işini yapan işçiye, iş için gerekli alet ve koruyucu ekipmanların tedarik edilmesi, işin yapılması sırasında işçinin vücut bütünlüğüne, genel sağlığına en küçük bir zararın önüne geçilmesidir.
Bu bölümde kısaca İşçi-İşveren arasındaki durumu değerlendirme şansı bulabildim. Fakat devam eden yazılarımda yine İş Hukukunu farklı açılarıyla değerlendirmeye devam edeceğim.
Son olarak; Üstünlerin Hukukunun değil; Hukukun üstünlüğünün kabul göreceği 2019/2020 Adli yılımızın bütün vatandaşlarımıza hayırlı uğurlu olmasını dilerim.