Adalet Terazisi
Şehirlerin Hayat Damarı; Sivil Toplum Kuruluşları
İnsanları bir araya bir amaç doğrultusunda toplayan kurum ve kuruluşlardır, Sivil Toplum Kuruluşları. Hiçbir ekonomik kazanç amacı gütmeyen bu topluluklar bulundukları bölgenin kalkınmasında büyük bir rol oynarlar. Amaçları insanlık ve hedeflediği konularda başarı sağlamak olan sivil toplum kuruluşlarında gönüllük hakimdir. Toplumun en önemli hayat damarlarından olan Sivil Toplum Kuruluşları, o bölgede yaşayan insanların gelişimine de katkı sunmaktadır. hukuken de etkilidir.
Bir ülke de demokrasinin ve ekonominin gelişmesinde sivil toplumun etkisi olduğu kadar bizlere aktif vatandaşlık anlayışını da getirir Sivil toplum, demokratik bir toplum oluşturulmasında, devlet-toplum, birey ilişkilerinin demokratik bir şekilde düzenlenmesinde önemli bir enstrümandır. Sivil Toplum örgütlerinin yaygın olduğu ve kabul gördüğü toplumlarda sorunların, problemlerin çözümlerinin daha kolay olduğu, kurum ve kuruluşlar arasındaki ilişki ve münasebetlerinde daha medeni ve hoşgörülü bir şekilde yürüdüğü veya yürütüldüğü su götürmez bir gerçektir.
Ülkemizde ise bu hususlar diğer hususlarda da görüldüğü gibi örgütçülük, örgütleme, dernekçilik, sendikacılık; ya istismara uğratılmış, ya şahsi çıkar ve hesaplara feda edilmiş, ya da amaç dışı mecralara çekilip konu tamamen saptırılmış, işin cılkı çıkarılmış, o da olmadı; bazıları da yolsuzlukla anılır olmuştur. Ama yine de bütün bu olan bitenlere, olumsuzluklara rağmen sivil topum örgütlerinin toplumumuza ve ülkemize olan katkılarını da inkar edemeyiz. Hukuken birtakım sıkıntılarla karşılaşılsa da toplumun birlik beraberliğini ve dayanışmasını anlatmada en önemli araçtır, Sivil Toplum Kuruluşları.
Yukarıda bahsedilen dayanışma, birlik beraberlik olgusu Katılımcı Demokrasinin bir gereğidir. Katılımcı Demokrasinin, toplumların yasal çerçevede örgütlü olduğu ülkelerde uygulanması mümkündür. Toplumların örgütlenmesi ise sivil toplum kuruluşları etkinliğine bağlıdır. Bu kuruluşların mutlaka yasal çerçevede örgütlenme zorunlulukları olmalıdır. Aksi takdirde yasal dayanağı olmayan kuruluşların faaliyetleri, illegal faaliyetler kapsamında değerlendirilir.
Katılımcı demokrasilerin, temsili demokrasilerden farkı, bu sistemde halk egemenlik haklarını sadece seçtiği temsilciler eliyle kullanmaya razı olmaz. Kurduğu yasal örgütler vasıtası ile zaman zaman sistemin işletilmesinde devreye girerek etkili olabilir. Demokrasi kültürü gelişmiş olan ülkelerde toplumların örgütlü olması, yönetimde kolaylık sağlanması hak ve menfaatlerin sağlıklı bir şekilde korunabilmesi için desteklenmektedir.
Fakat bizim ülkemizde bahsedilen temsili demokrasi kavramı sivil toplum kuruluşları açısından çok da fazla etkin değildir. Çünkü farklılıklar arz etmektedir. Ya da birtakım hukuki engeller sivil toplum kuruluşlarının önüne çıkmaktadır.
Türkiye’de halen yürütülmekte olan temsili demokrasi uygulamasında başarılı olduğumuzu söylemek mümkün değildir. Diğer taraftan, örgütlenme ve toplu hareket etme kültüründe de önemli eksiklerimizin bulunduğunu kabul etmek durumundayız. Örgütlü toplumu oluşturmadan, temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçebilme şansımız bulunmamaktadır. Bu sebeple, sivil toplum kuruluşlarını kurma, yaşatma ve çoğaltma kültürünü geliştirmek zorunda olduğumuz unutulmamalıdır. Türk Milleti, tarihin derinliklerinden gelen kültür değerleri ile Cumhuriyet değerlerini kucaklaştırmayı başardığı takdirde önce temsili demokraside, sonra da katılımcı demokraside arzu ettiği standardı yakalayacaktır.