Sevgi
Ömür dediğin…
Dünyayı saran Covid-19 salgını başta olmak üzere, bir çok sebepten dolayı son zamanlarda şehrimizde, köyümüzde, kentimizde, çevremizde o kadar çok tanıdık, eş dost, hısım, akraba, arkadaş, tanıdık ve sevdiklerimizi kaybettik ki, yaşı biraz ileride olanlar bu acıyı o kadar çok tattı ki, ömrümüz devam ettiği sürece bu duyguları daha da yaşamaya devam edeceğiz.
Ara sıra sosyal medya sayfalarımıza veya, telefon rehberimize göz attığımızda yakın zamanlarda kaç tanıdık kaybettiğimizi fark ederiz, hele biraz yaş almış olan dostumuz, arkadaşımızın isimleri yer almışsa rehberimizde oldukça önemli bir kısmının birer birer ebedi aleme göçtüğünü görürüz, yaşarız.
Bir çoğumuzun köy kökenli olması sebebiyle, köyümüze, kasabamıza gittiğimizde, ziyaret ettiğimiz mekanlardan birisi de kesinlikle mezarlıklardır. Küçük yerlerde herkesin birbirini tanıması sebebiyle, dualar edildikten sonra yapılan işlerden birisi de mezar taşlarını incelemek, okumaktır, bilinmelidir ki; tanıdık mezar taşları hayatta tanıdıklarınızdan fazla olmaya başlamışsa sizin de yaş ortalamanız biraz yukarılara çıkmış, artık epey yaş almışsınız demektir. Büyük yerleşim merkezlerinde çok hissetmezsiniz bu duyguyu çünkü tanıdığınız çok fazla değildir buralarda.
Rehberinizde kayıtlı bir arkadaşınızın hatırını sormak, bayramını, özel bir gününü kutlamak için aradığınızda çocuğu açmışsa telefonu, büyük bir ihtimalle aranılan arkadaşınız artık fani dünyayı terk edip, ebedi aleme göçmüş demektir.
Halbuki belki birkaç gün, ya da bir iki hafta önce aradığınızda, ne güzel sohbet etmiştiniz, hayallerini, yapacaklarını anlatmıştı size, belki ektiği bir meyve fidanının meyveye döndüğünü, bu yıl bahçesine ekeceği domatesin yerli tohumunu bulduğunu, küçük çocuğunu hala evlendiremediğini, ya da torununun başarısından dolayı iyi bir okula kayıt yaptıracağını anlatmıştı size uzun uzun.
Çocukluk yaşlarında veya genç yaşlarda çok fark etmezsiniz bu yaşanılanları, fark etseniz de yaşasanız da çok az örneği vardır bu anlatılanların.
Ölüm kaçınılmaz bir gerçek ama, bu bir son değil nasıl yaşarsak öyle tamamlarız ömrümüzü, ölüm sonrası da öyle muamele görürüz. İyi insan olmak o kadar kolay ki başarabilene sevgi, sabır ve insana hizmettir bu işin sihirli anahtarı.
Ebedi hayata göçünce muhtemelen kendimizden sonraki iki ya da üç kuşak hatırlanacağız, sonra da diğer meftunlar gibi unutulup gideceğiz, unutulmamak içindir ki insanların hizmetine faydalı bir eser, ilim ya da hizmet, bırakabilmeyiz ki o hizmetten faydalanıldığı sürece her iki dünya da hayrımıza olsun, her akla gelindiğinde hayırla yad edilelim, dua alalım.
Hani denilir ya; “doğduğumuzda etrafımızdaki insanlar sevinçlerinden çok gülmüştü”, öyle bir hayat yaşamalıyız ki ölümümüzde de bizi bilenler ağlasın arkamızdan.
Bunu gerçekleştirebilenlere ne mutlu…
Necmettin Başkut- Sevgi Vakfı Y.K.Ü