Sevgi
Mutlusuzluk
Geçtiğimiz hafta sonu, sabah haber kuşağında bir haber kanalına misafir olan genç bir akademisyenin ifadesidir bu MUTLUSUZLUK kavramı, genç ve ergen üzerinde akademik titri olan, işine aşık, sıcakkanlı, konuştuğu dinlenen birisi bu kavramın kendisinin yaygınlaştırmaya çalıştığını ve tuttuğunu da ifade etti sohbeti sırasında. Hatırımda kaldığı kadarı ve verdiği örneklerden birisi şuydu; size hediye edilen bir dolmakalemi kaybettiğinizde hissettiğiniz duygu mutsuzluktur ancak gezerken bir vitrinde gördüğünüz dolmakalemin fiyatı kadar cebinizde o para olmadığından ve alamadığınızdan dolayı hissettiğiniz duygu mutlusuzluktur.
O anda sizin ihtiyacınızın olup olmaması önemli değil, sizin o isteğinize ulaşamama duygusudur mutlusuzluk. Sohbetin bir başka yerinde, mükemmeliyetçilik, erteleme, başarısızlık, depresyon, tüketim sıralamasının sonucunda yine mutlusuzluk düşüncesinin gelebileceğini ifade etti konuk akademisyen.
Özellikle günümüz gençleri ve çocuklarının içine düştüğü ve sürekli olarak arayış içinde olmalarının temel sebeplerinden birisi bu süreç galiba, anne-babalar çocuklarının çok istediği, günlerce ısrar ettiği, kendisini yerden yere vurduğu bir oyuncağı alıp çocuğunuza verdiğinizde izleyin bakalım olabilecekleri. Aşağı yukarı olabilecekleri sıralamak gerekirse; büyük bir sevinçle, arzuyla kutuyu açacak, şöyle beş-on dakika inceleyip oynayacak ve bir kenara bırakacak, sonrasında da o oyuncak oynanılması için günlerce sırasını bekleyecek, çünkü o kadar çok oyuncak var ki sırasını bekleyen.
Peki çocuk devamında ne yapacak, isteği yerine geldi ya, orada sonlanacak mı istekleri, kesinlikle hayır! Sıra başka bir isteğe gelecek, ta ki isteği olan şey gerçekleşinceye kadar. Bizler de yokluklarla büyüyen bir nesil olarak çocuklarımızı bu duygularla yetiştirdik, iyilik mi yaptık onlara?
Kanaat kelimesini bilmeyen, hayır kavramını tanımayan, doyumsuz ve son derece tüketime yönelik, mutlusuz bir nesil yetiştirdik. Onun için hiç kimseyi suçlamayalım, eleştirmeyelim, önce kendimize bakalım.
Çocuğumuz sınava giriyor, örneğin yüz üzerinden doksan alıyor, çocuğu eleştirip kızıyoruz neden YÜZON almadın diye! Kendi elimizle doyumsuz ve mutlusuz bir nesil yetiştiriyoruz. Kanaat kelimesinin unutulduğu, hırsın en üst seviyeye çıktığı, kazanmak için her yolun mübah sayıldığı, ne kendi inanç dünyamızda, ne gelenek göreneklerimizde ne kültürümüzde olmayan bir kavram ve anlayışla.
Zararın neresinden dönüş yapılırsa kardır, tez elden anlayışımızı değiştirip, mutlu ve kanaatkar bir nesil yetiştirmek için sevgi, sabır ve şükür yoldaşımız olmalıdır.
Necmettin Başkut- Sevgi Vakfı Y.K.Ü