Psikolojik Farkındalık
Özgüven, kişiliğin en güzel kıyafetidir!
Özgüven, günlük yaşantımızda iş ve sosyal ilişkilerimizde sıklıkla dilimizden düşürmediğimiz bir kelime…
İş hayatımızda, arkadaşlık ilişkilerimizde, evliliğimizde, anne/babalık rolümüzde sürekli özgüvenli olmak yada olmamakla ilgili kendimizi sorguluyoruz. O halde “özgüven bizim en değerli giysimiz” diye düşünebiliriz.
Özgüven Nedir, Nasıl Oluşur?
Özgüven, kişilik gelişimimizin önemli bir parçasıdır. Kökleri bebeklikten çocukluğa geçiş sürecine kadar uzanır. Özgüven oluşumu, 0-6 yaş döneminde kişilik gelişimiyle birlikte başlar. Bu süreçte ebeveynlerin, sosyal çevre ve arkadaşların tutumu çocuğun özgüven gelişimini etkiler. Temelleri çocukluk döneminde atılmaya başlanan özgüven kazanımı, ergenlikte de devam eder.
Özgüveni tanımlarken 2 farklı durumdan bahsedebiliriz. Düşük ve yüksek özgüven.
Düşük özgüvenli kişilerde; yeni durumlara uyum sağlamakta kaygılı ve depresif davranışlar, olumsuz eleştiri, bağımlı ilişkiler, değersizlik, yetersizlik hisleri gözlemlenir.
Yüksek özgüvenli kişilerde ise; yeni durumlara uyum sağlayabilmek, sakin ve olumlu tutum, kendine gerçekçi bakabilmek ve sağlıklı ilişkiler kurabilmek ön plandadır.
Özgüvenimiz; kısacası kişinin kendini nasıl gördüğünü ve nasıl değerlendirdiğini tanımlar. Yani zihinsel algı ve yorum özgüveni şekillendirir.
Her Alanda Özgüvenli Olmak Mümkün müdür?
Özgüven dediğimiz şey, kişinin yaşamının her alanında başarı hissedebileceği bir durum değildir.
Aynı zamanda abartılı ve şımarık bir üslup yada tutumlar da özgüven değildir.
Özgüven bazı durumlarda risk alabilmekken bazı durumlarda da geri planda durabilmeyi öğrenebilmektir. Bu nedenle yaşamınızın her alanında özgüvenli olmak gerçekçi bir beklenti değildir.
Özgüvensizlik Dışarıdan Nasıl Farkedilir?
Özgüven yokluğunda kişi onu baskılamak için yeni stratejiler geliştirir. Bunlar ya aşırı abartıya kaçma yada aşırı nezaket göstermek olabilir. Bu tutum yada söylemler kişinin çevresi tarafından gerçekçi algılanmaz ve güvensizlik yaratır.
Herkes yaşamında sevgi, saygı ve onay görmek ister. Ancak bu kavramların çok fazla baskılanması da beraberinde özgüvensizliği getirir.
Özgüven Kazanımını Engelleyen Faktörler Neler Olabilir?
İdeal olmayan anne-baba tutumu (aşırı onaylayan/azarlayan), öğretmen ve arkadaş çevresi, özgüven kazanımını engeller.
Sürekli sizi onaylayan bir aileniz olduğunu varsayalım.
”Çok iyisin, Süpersin, Sen Yaparsın, Sen Güçlüsün…” başta ailemiz olmak üzere çevremizden sıklıkla duyduğumuz sözcükler. Düşünsenize çocukluğunuzdan itibaren hep bu cümleleri duyarak yetiştiriliyorsunuz. Hiç hata yapma şansınız yok, her zaman güçlü olmak zorundasınız, herkes sizi sevmeli ve hiç reddedilmemelisiniz. İşte bu cümlelerin size hissettirdikleri ve yaşantınızda bu durumla örtüşmeyen gerçeklikler…
Ailenin yetiştirme tutumu ve zihne verilen ilk mesajlar kişilik yapılanmamız için önemli. Yukarıdaki cümleler özgüven kazandırmaz tam aksi yaşantımızdan, kendimizden ve çevreden yüksek beklentiler içine girmemize sebep olur. Bu durum, yaşantımızı mutsuz hale getirir.
Özgüven Eksikliği ile Başetmek İçin Neler Yapabiliriz?
- Özgüven eksikliğiyle baş etmek için öncelikle zihinsel algı ve yorumu iyileştirmek gerekir. Kişi kendini ve çevresini daha az eleştirmeye çalışmalıdır.Değişebilecek tek şeyin kendi bakış açısı olduğunu kabul etmeli ve çevrenin değişmesini beklemekten vazgeçmelidir.
- Daha fazla pozitif kişilerle zaman geçirmeli, kendini başkalarıyla kıyaslamaktan vazgeçmelidir. Özgüven eksikliği yaşayan bir kişi sürekli kendini yetersiz hisseder ve geleceğe karşı karamsar bakar. Bu yüzden geçmişteki başarılarını sık sık hatırlamaya çalışmalıdır.
- İnsanlarla ilişkilerinde “hayır” diyebilmeyi öğrenebilmeli ve ilişkilerinde sınırları çizmeye çalışmalıdır.
- Kişi, özgüven eksikliğinden kurtulmak istiyorsa mutlaka psikolojik destek almalıdır.