Kalemden Damlalar
Asıl varken gölgelere ihtiyaç yoktur
İnsanların sınırlı yaşamlarında, bayram sevinci yaşadığı günleri olduğu gibi, üzüntü ve kederi misafir olarak ağırladığı demleri de vardır.
Her iki zaman diliminde yaşananlar, hem anı ağacının yapraklarına, hem de hayat ırmağının geçtiği arklara iz bırakırlar. Fert, gelecekte atacağı adımlarını bilerek, düşünerek gerçekleştirsin ki, her bulutun yağmur taneleri ile yüklü olmadığını kavrasın.
İz; mürekkebi insanın eline ulaşmamış bir kalemle yazılan, silgi üretilemediğinden silinmesi mümkün olmayandır.
Sevinç; ruhun alması gereken ışın ve ziyalara kavuşmak, karlı dağın, en yüksek zirvelerindeki yalçın kayalıklara tırmanmasıdır. Arı, saf, pak havayı teneffüs etmesidir.
Keder; öze gelmesi, ulaşması gereken temel ve özel vitaminlerin visal olmamasıdır. Gıda almanın gerçekleşmemesinin verdiği halin aynada yansımasıdır.
Acı; gönlün, nisan yağmurlarının habercisi olan şimşek ve gök gürültülerini yaşarken, sevda damlalarının kaynağından ulaşmaması, yarasına merhem olmamasıdır.
Gün; masum bir kameradır. Ne yaşanırsa kasetine onu kaydeder. Kendisine ait olanı gün yüzüne çıkarmaktan kaçınır. Aydınlık, karanlık dilimlerinde de bu özelliğini devam ettirir.
Yaşanılanların tekrarlanmaması için geçmişin iyi bilinmesi, tartılması, düşünülmesi, analiz edilmesi gerekir. Yapılan hataların, yanlışlıkların yüreklerde bıraktıkları hiçbir zaman unutulmayarak, zihinlerden silinmeyerek sürekli hatırlanmalıdır.
Hatırlamak; dar kalıplar içerisinde, yeni nesle, yaşanılanı aktarmak değildir. Rutinleşerek robotlaşmayı sağlamak hiç değildir. Çünkü, bıkkınlığa sebep olacak, özümsemeyi, benimsemeyi, zerrelere kaydetmeyi ret ettirecek şeyler, rutin olanlardır.
Hatırlamak; mazide yaşananları masaya yatırıp otopsi yapmaktır. Bütün uzuvların artı ve eksilerini belirlemektir. Belirlenen olumsuzlukları elekten geçirerek darıyı ayırtmaktır. Yoğrulacak hamurun maddesinin has, temiz un olmasını sağlamaktır.
Genç neslin, adımlarını bilinçli atması gerekir. Yolların dikeninden, çamurundan, tozundan zarar görmemesi için hatıratları okuması, kendine nimet olarak verilen akıl ve düşünce ile ayıklaması, analiz yapması, çıkan sonucu da benimsemesi en doğru olanıdır.
Geçmişten ders alamayanlar, geleceğe ışık, aydınlık veremez, kılavuzluk edemezler. Işığın aydınlatmadığı yolda ilerlemek, şoförsüz bir taşıt aracında yolculuk yapmak gibidir. Keder, üzüntü, acıların yaşanması sonucunda, yüreklerde kalan olumsuz izler kolay kolay silinmeyecektir.
Günleri körleştirmek, gölgeleri asıl kabul etmektir. Değerlendirmektir. Gölgeler, netliği gizemli hale getirdiklerinden, yapılanlardaki niyetin, hak şablonunda olup olmadığı anlaşılamaz. Karmaşıklıkta, düzensizlikte asıl hiç belli olmaz.
Sevinçli günleri yaşamamızın daveti, asılların bilinmesine, kederli günlerin hayatımıza girmesi gölgelerin asıllaşmasına bağlıdır.
Şimdi düşünelim… Asılla mı yoksa gölge ile mi beraberiz?