Bizimle iletişime geçin

Kalemden Damlalar

Acı biber demeti

İsa Akgül

tarihinde

yayınlandı

İnsanlar, yaşamlarının devamı için alması gereken gıda maddelerinin temini nedeniyle, gitmiş olacakları pazardan hoşlarına giden, gereksinimi olan sebze ve meyveleri sağlarlar.

Nedense, aldıklarının tadına bakma imkanı yoktur. Tezgahın üzerinde yığılı bulunanların, hele hele seçilmiş güzellerin, gözlerin odak noktalarına sundukları, insanları aldatır. Seçme imkanı olmadığından, etiketindeki rakamların bütçeye uygunluğundan, mutfağına misafir almasına engel yoktur. Müşteri kaliteye mi bakmakta yoksa yalancı görünüşlere mi? Alacağı hakkında, satıcı tarafından söylenen yarı yalan yarı doğru yaldızlı sözlere mi?

Tartışma ihtimali yüksek olan bu kalite değerlendirmesinin sonu, mutfakta, poşetler yerleştirilmek üzere boşaldığında ortaya çıkmaktadır. Genellikle alıcı tarafından da olumsuz çuvalından alınan hoş olmayan kelime zinciri, poşetlere doldurulmaktadır.

İnsan için faydasının tartışılması bile düşünülmeyen, yaşamın her alanında, kullanılmasını sağlayan ‘biber’ için de durum farklı değildir. Tatlı elbisesini giymiş acı acı olanları olduğu gibi, acı elbisesini giymiş tatlı olanları da vardır. Tatlı umuduyla alınanların acıyla karşılaşmaları kaçınılmaz oluyor vasıflarını bilmeye sınır konulduğundan.

O kadar ki, olumsuzluklar, acılar, olumluluklara kavuşmanın, tatlılıkları elde etmenin ilk basamağı kabul ediliyor. Umutlar yıkıntıya, hayaller silinmeye aday gösteriliyor.

Sosyal hayatta da durum aynı değil mi? Nice ulusların insanları, yaşadıkları olumsuzlukları, acıları, dertleri unutmak için, yalancı elbisesini giyenlere kapılarını açmıyorlar mı?

Kaşlarımızı düzeltelim de güzelliğe kavuşalım derken /düşünürken/ gözlerinden olmuyorlar mı? Ruhların dünyaya açılan pencerelerini, kendi elleriyle geri döndürmemecesine, bilinmeyen derinliklere gömerek yitikleşmesini sağlamıyorlar mı?

21. yüzyılda giyilmeye başlanılan, 22. yüzyılda da vitrinlerden inmeyen ‘yalancı yıldızlı elbisenin’ üzerindeki pullarda, görünmeyen mürekkebe sahip olan kalemle yazılanları iyi okumak gerekir.

Libası hazırlayarak piyasaya sunan, ticaret zihniyeti taşıyarak değerlerini yitiren reklamcılar, pullarının üzerine işledikleri ‘demokrasi, özgürlük, insan hakları, huzur, mutluluk, iş, aş ‘ gibi özlenenleri, kendileri de inanmamaktadır. Balığa yem misali, kendi yağıyla kavrulanlara sunulan oltanın çengelindeki solucan gibidir. Hedef yakalamaktır. Amaç, yok ederek mideyi doldurarak şişirmektir.

Gözlerimizin önündeki perdeyi kaldıralım. Kulaklarımızdaki mantarları çıkaralım. Dillerimizdeki bantları atıp sökelim. Beynimizin üzerini sararak, düşünmeyi, algılamayı engelleyen, karabulut gibi sarmalayan perdeyi yırtalım. Ki ortak akılla hareket edilmiş olsun.

Bugün gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar, yazılı ve görsel medyada yer alanlar üzerinde ( Irak olayı gibi) düşünmek, sırlı aynaya bakıp yüreğimizin derinliklerine dalıp bakmak gerekmez mi?

Dost bilinenlerin, kendi kardeşlerine, tatlı biber diye acı biberi, pazarlayarak satanları, tanımamak istemesinde direnmesi, inatçı olması, kulaklarını tıkaması normal midir?

‘Bir musibet bin nasihatten evladır’ kuralınca, dışımızdaki insanların yaşadıklarını illa yaşamamız mı gerekir ki, acı biberle tatlı olanı ayırabilelim.

Yoksa, ‘ Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ sözünün gereğini kabullenerek, ‘ Aldırma Gönül Aldırma’ mı diyoruz, kısık ve zayıf sesimizle.

Ya da ‘ ben hayatımdan memnunum, gerisi beni ilgilendirmez deyip, nemelazım’ denizindeki dalgalarla dostluklarımızı pekiştirmeyi akıllılık mı kabul ediyoruz?

O zaman acı biberlerle beraber olduktan sonra ‘ Eyvah, yandım’ demeye hakkımız olacağına inanmamamız gerekir.

Sizin acı biberle dostluğunuzun hangi sınırda olduğunu hiç düşündünüz mü?

Okumaya Devam Edin
deneme bonusu casino deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler