Sevgi
Otizm
Birleşmiş Milletler tarafından 2008 yılında 2 Nisan, “Dünya Otizm Farkındalık Günü”olarak, Nisan ayı da “Otizm Farkındalık Ayı” olarak ilan edilmiştir. Nisan ayı boyunca tüm dünyada otizm konusunda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çeşitli bilinçlendirme çalışmaları yapılmaktadır.
Otizm, doğuştan gelen ve genellikle insan hayatının ilk üç yılında fark edilen ve hayat boyunca devam eden, sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişimde problemler, tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanları ile kendini gösteren karmaşık bir gelişim bozukluğu olarak tanımlanabilir.
Otizm erken evrede basit belirtiler dikkate alındığında kolayca teşhis edilebilir, beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen bir sürecin sonucu olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Çocuğun çevresi ile yeterli sosyal ilişki kuramaması, iletişim alanında belirgin gelişim problemleri göstermesi takıntılı davranış biçimlerine sahip olması şeklinde özetlenebilir.
Otizmin görülme sıklığı günümüzde büyük bir hızla artmaktadır ya da konunun önemine binaen ilginin artması veya konunun üzerine yoğunlaşılmasıyla geçmiş 50 yıla nazaran daha sık teşhis edildiği görülmektedir. Otizmin erkek çocuklardaki yaygınlığı, kız çocuklarından 3-4 kat daha fazladır.
Otizmin temel belirtileri arasında, başkasıyla göz teması kuramama, gözlerin bir yere takılıp kalması, sözleri tekrarlama, sallanma, çırpınma, parmak ucunda yürüme, dönen nesnelere karşı aşırı ilgi gibi davranışları sıralamak mümkündür.
Çevreye ilgisizlik, adına tepki vermeme, aşırı hareketlilik veya hareketsizlik, çoğunlukla insanları değil de cansız varlıkları tercih etmek, sosyal ve duygusal açıdan kendisini izole etmek, işaret etmemek, ihtiyaçlarını yetişkinin elini kullanarak ifade etmek, taklit becerisi yokluğu ya da azlığı, konuşmada az gelişme, ya da konuşmayı iletişim aracı olarak kullanmama, söylenenleri sık sık tekrarlama, zamirleri ters kullanma, mekanik ve tek düze ses tonu kullanma, düzen takıntıları, uygunsuz gülme ve kıkırdama, objelere gereksiz bağlanma, davranış tekrarlanmaları, sürekli aynı oyunları oynama, hayali oyun üretememe gibi hareket ve eylemler tipik otizm belirtisi olabilir fakat bu sayılanların en az yarısının gözlenmesi halinde otizm tanısı konulabilir. Ancak tanı konunun uzmanları tarafından konulmalıdır. Ailelerin çocuklar üzerinde dikkatli gözlemleri ve şüpheleri sonucunda konunun uzmanları ile gecikmeden, vakit geçirmeden irtibata geçmeleri halinde erken tanı, tedavide daha etkin olmaktadır.
Otizmin tedavisinin başarıya ulaşmasındaki ilk etken erken teşhis olup sonrasında da düzenli ve sürekli bir özel eğitime devam edilmesidir. Diğer illere göre daha profesyonelce özel eğitim veren birçok kuruluşa sahip olan Eskişehir bu konuda da örnek olarak gösterilebilecek durumdadır. Her işte olduğu gibi, SEVGİ ve SABIR özellikle Otizmle mücadelenin de vazgeçilmez anahtarıdır.
Necmettin Başkut- Sevgi Vakfı Y.K.Ü