Bizimle iletişime geçin

Adalet Terazisi

Demokrasinin temel taşı; İfade özgürlüğü

Av. Hüseyin Akçar

tarihinde

yayınlandı

Bir düşüncenin ifade edilmesini susturmanın olağandışı kötülüğü insan ırkını, gelecek nesillerle beraber bu nesli ve düşünceye sahip olanlardan çok düşünceye katılmayanları soymasıdır. Eğer düşünce doğruysa gerçeği bulmak için yapılan hata alışverişinden yoksun kalırlar: eğer yanlışsa, düşüncedeki hatanın ortaya çıkardığı ve büyük bir faydası olan, gerçeğin daha netçe algılanışını ve canlı izlenimini kaybederler.

John Stuart Mill

Anayasa’nın vazgeçilmez ögelerinden bir tanesi ve en önemlisi ifade özgürlüğüdür.En geniş anlamda ifade özgürlüğü bir düşünce, inanç, kanaat, tutum veya duygunun barışçıl yoldan açığa vurulmasının veya dış dünyada ifade edilmesinin serbest olması demektir. Demokrasi ile yönetilen devletler, her şeyin başına bu serbet olma olgusunu yerleştirir. Yani bir kişinin yaşadığı toplum içerisinde her şeyi yasal sınırlar içerisinde anlatmasıdır.

Bundan da anlaşılabileceği gibi, birer özgürlük kullanma biçimi olarak korunması gereken pek çok ifade biçimi vardır. Bu geniş anlamında ifade özgürlüğü sözlü ve yazılı anlatım, sanatsal gösterim, kişisel görünüm ve görüntü tercihi, gösteri, yürüyüş, toplantı yapma ve örgütlenme gibi özgürlüklerin hepsini içine alır. Örneklemek gerekirse, sadece kitap, makale, deneme, roman ve hikaye yazmak ve yayınlamak değil; fakat aynı zamanda bir resim veya heykel yapmak, bir oyun sahnelemek, belli bir kıyafeti giymek, bir gösteri yürüyüşüne veya bir toplantıya katılmak, bir dernek veya topluluk kurmak da kişisel veya toplu ifade biçimleridir. 

Bir kişinin kendisini nasıl dışa anlattığı önemlidir. Bu konuda kullandığı bütün olgular kendisine aittir. Özgürlüğün bir tezahürü olan bu anlatım ülkemiz içerisinde geniş bir ifade özgürlüğünü yansıtır.

Fakat, ifade özgürlüğünün çağdaş anayasal demokrasilerin temel taşlarından biri olduğu söylendiğinde genellikle bu belirtilenden daha dar anlamda bir “ifade” kastedilir. Yukarıda örneklemiş olduğum özgürlük kullanım biçimlerinin (kılık-kıyafet tercihi, toplu ifade biçimleri gibi) korunması gerekmediği anlamına gelmez; burada asıl anlatılmak istenen, dar anlamda ifade özgürlüğünün koruma altında olmasının demokrasinin asgari, vazgeçilmez şartı olduğudur.

Aslında buraya kadar iki tane ifade özgürlüğü kavramı gördük. Geniş anlamda ne anlayacağımız bir de dar perspektiften neler göreceğimiz.

İfade özgürlüğünün devlete yüklediği ödev esas itibariyle negatif karakterlidir. Başka bir anlatımla, herhangi bir ülkede bir insan hakkı olarak ifade özgürlüğünün var olduğunu söyleyebilmek için, o ülkenin anayasası başta olmak üzere baştan başa hukuki mevzuatının bu hakkı tanıması ve güvence altına almış olması şarttır. Bu ise kişilerin görüş, duygu ve düşüncelerini ifade etmelerinin devletçe keyfi olarak engellenmemesini ve ifade ettikleri düşüncelerinden dolayı da kamu otoritelerinin herhangi bir baskıcı muamelesiyle karşılaşmamalarını olduğu kadar, yine devletin başka kişi ve gruplardan gelebilecek baskılara karşı da bu özgürlüğün öznesini korumasını gerektirir. 

Aslına bakarsanız bir nevi özgürlük kullanma biçimidir. Yaşadığınız ülkenin yönetim şekli ile doğrudan alakalı olan bu kavram, size özgürlük hakkı tanır. Hakarete ve suç unsurlarına dayandırmadan istediğiniz, arzu ettiğiniz inanç ve değerli savunmanın bir yoludur.

Söz konusu ‘ifade özgürlüğü’ kavramı bizim ülkemiz için maalesef geçerliliğini yitirmek üzere. Üzere diyorum çünkü belki kurtarabiliriz diye söylüyorum. Tek sesliliğin olmasını dikte eden iktidar, yaptıkları ve gerçekleştirdikleri ile bunun bir özgürlük değil tahakküm olduğunu bizlere gösteriyor. İktidarın gücüne güvenen ve tekelinde olan bir medya ile ifade özgürlüğünü tartışmasız maalesef mümkün olmuyor. İfade özgürlüğü kendisini yukarıda da anlattığım gibi birden fazla alanda gösteriyor. Bunların en önemlisi belki de basın özgürlüğü. Yani basında, ifadenin önemi.

Basın yazamıyor, üniversiteler konuşamıyor, insanlar değerlendirme yapamıyor, toplum olan bitenden haberdar olamıyor. Bir başka ifadeyle tartışılacak verilere ulaşamayan halkın, gelişmeleri, olayları değerlendirme imkânı da elinden alınmış durumda. Dolayısıyla demokratik toplumun vazgeçilmezi olan, denet ve denge sistemi işletilemiyor. Demokrasi kavramı bizim ülkemizde birkaç yılda bir seçime gidilirken aklımıza geliyor. İşte o bir kaç yılda birde iktidarın aklına ‘özgürlük’ kavramı geliyor.

Oysa biz, özgür bir Türkiye’de nefes aldığımızı görmek istiyoruz. Bunun için demokrasiyi yaşatmak zorundayız. Demokrasiyi yaşatmak istiyorsak düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne sahip çıkmalıyız. Basın özgürlüğünün önündeki bütün engelleri kaldırmak zorundayız.

Peki, basın özgürlüğünü kötüye kullanan kalem sahipleri olursa ne yapacağız? Bunun cevabını da Mustafa Kemal Atatürk vermiş: “Basın özgürlüğünden doğan sakıncaların giderilme aracı, yine basın özgürlüğüdür.”

Son günlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olayların tam anlatımı da ifade özgürlüğüne saygı duymanın gereğini bizlere söylüyor.  Saygı duymak bir yana halkı kin ve nefrete sürükleyen iktidar yetkilileri halkı kutuplaştırma naraları atıyorlar. Tarih boyunca gördük ki; bir arpa boyu yol alamamışız. Neyse umudu kaybetmeyelim, ifadenin gücüne güvenelim ve savunalım.

Okumaya Devam Edin
deneme bonusu casino deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler