Sevgi

Teşhis konulamayanlar

tarihinde

yayınlandı

Birkaç tarifi olmakla birlikte, doğuştan veya sonradan meydana gelen hastalıklar, sakatlıklar sebebiyle vücudun görsel, işlevsel, zihinsel, ruhsal yönden gördüğü hasarlar neticesinde ortaya çıkan bir olgudur engellilik.

Teşhisin konulmasından sonra tedavi veya rehabilite hizmetleriyle engelliliğin ilerlemesinin önüne geçilir ya da yavaşlatılır,  durum stabilize haline getirilir ve  ileride daha olumsuz şartların meydana gelmesini önleme çabaları sürdürülür.

Ancak günümüzde sıkça rastlanan teşhisi konulmamış,  engel ve sınır tanımayan, adlandırılmamış, tanımlanmamış  öyle hasta kişiler var ki, bunların mağdurları genelde kadın ve çocuklardır. Aile içinde hasta  olup da teşhisi konulmayan vasiler eliyle mağdur olan çocuklar, güçle başa çıkamadıkları için kendi  problemleriyle  yaşamaya, hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar, eğer yaşamak bu ise… Kadınlar ise ya ailede, çalışıyor ise de iş hayatında  kamu ya da özel fark etmeksizin güç sahibi olanlar eliyle mağduriyet yaşamaktadırlar bu teşhisi konulamayanlar tarafından. 

Kişinin sahip olduğu erk vasıtasıyla birlikte çalıştığı bireylere  yapmış olduğu eziyet, mobbing, taciz sonunda mağdur olan kadın, çeşitli zorunluluklar sebebiyle sessiz kalmalarından dolayı karşı tarafın cesareti artmaktadır. Diğer taraftan toplumumuzda kadın, toplumun genel yargılarına göre suçlanacağını düşünerek, çaresizlik içinde kıvranarak iş hayatını veya sosyal hayatını sürdürmeye çalışmaktadır. Son zamanlarda kadınlara verilen öncelikler sayesinde, kadının ifadesinin doğru sayılmasıyla bu tür olaylarda  kısmen azalma olsa da maalesef bu yara hala kanamaya devam etmektedir.

İşte asıl tehlike, teşhisi konulmayan ve sapkınlıklarında sınır tanımayan kişilerdir ki bunlar iş hayatlarını sürdürdüğü müddetçe, toplum içinde saygın(!)lığını devam ettirerek, binbir suratı ve  vicdan rahatlığı ile hayatlarını devam ettirirler. Oysa ki zavallılıkları her haliyle ortada olan, hiçbir sosyal çevresi bulunmayan bu sapkın kişilerin çocukları yok mudur? Bu tür davranışların kendi çocuklarına yapılması halinde çocuklarının yaşayacağı travmaları düşünmezler mi?  Hiç empati yapmazlar mı? Akletmezler mi bir gün kendi ailesinin ya da çocuğunun da kapısının çalınabileceğini? Hiç mi düşünmez kendisinin ya da çocuğunun yaşayabileceği travmaları?

Ya da  ailelerin, toplumun kendisine emanet ettiği, o emanete  yapılan eza ve cefanın bir gün mutlaka  karşılığının olacağını düşünmezler mi?

Büyüklerimiz   “İnsanın ölüsünden değil, yaşayanından korkmak lazım” der idi, konuyla ilgili olarak biz de “Teşhisi konulmuş, tedavisi  ya da rehabilite hizmeti devam eden engelliden değil, teşhisi konulmamış, bu tür sapkınlardan ve tarifi yapılmamış engelliden korkmak lazım” diyelim. Bu şekilde düşünmeyeniniz var mıdır?

Sevgi ile kalın…

Necmettin Başkut- Sevgi Vakfı Y.K.Ü

Copyright © 2019 Eskişehir Objektif, powered by WordPress. made by BMCW