Kalemden Damlalar

Gövdenin huzuru köklere bağlıdır

tarihinde

yayınlandı

  Yemyeşil ağaçların arasında dolaşırken, ağaçları seyrederken, onlara dokunurken, renk renk açan çiçekleri koklarken, taptaze meyvelerini yerken, onlardan bizlere bir huzurun, bir mutluluk damlasının akmasını doğal olarak bekleriz.

   İnsanların yemyeşil şehirlerde yaşamalarına rağmen derin bir huzur hissetmemelerinin nedeni, kendi üzerlerine düşen asli görevleri yapmamaları olabilir mi?

   Yürekten verilenleri gerçek yürek alır. İçten sunulmayanlar ise gönül sarayının bahçe duvarından geri döner. Bütün uzuvlarıyla bir bütünlük arz eden insan, toprak ile köklerin birbirlerinde erimelerinin aynısını hemcinsleriyle ömür yolunda gösterebiliyor mu?

   Toprak ve kökler, et-tırnak gibi ayrılmaz ikililerdir. Beraberliklerinde, birbirlerine, yardımcı olunması gereken alanlarda yardımlaşmanın en güzel örneklerinin sergilenerek sunulduğu birlikteliktir. Yaşanılanların etkilerinin aynı şartlarda kabullenildiği ve çevreye iyimser izlerle yansıtıldığı ortamdır.

   Görev bilincinin verimli numunelerinin satışa arz edildiği, sevda işlenen ürünlerin yüreklere çizildiği, geçen zaman aralıklarında görüntüsü düşünmeye yönlendiren filmlerin çekildiği mekan topraktır. Akan gözyaşlarıyla nehirlerin oluşturulduğu, gelecek genç filizlere ibretli ders notlarının silinmez kalemle yazıldığı ve yürek kitaplığına istif edildiği yer de topraktır.

   Uyuyanların üstlerindeki uyku tulumlarının parçalanmasına, mahmurlu gözlerin hak ve hakikati görerek keşfetmesine, odak noktasında parçaların bir araya gelerek iyi niyetli deryaların oluşmasına, derinliklerin sırlı, gizemli noktalarından aldıkları diriltici temel gıdaların gövde deposunda toplanmasına sebep, güneş ışınlarının hararetini hissettirecek derecedeki aktifliğidir.

   Asırlık ağaçlar, dikkatimi hep kendisine yönlendirmiştir. Yıllarca aynı noktada, her türlü zorluklarla karşılaşmasına rağmen, dal ve dalcıklarıyla dimdik durarak, meydan okumasının nedenine ulaşabilmek için beynimi zonklatacak derecede yormuşumdur.

   Yeşil yapraklarıyla kök yataklarının nemli kalmasını sağlaması, dallarıyla şemsiyeyi kurarak barındırdığı canlıları koruma altına alması, çevresinde olup bitenleri analiz etmesi, gelip geçenleri, konaklayanları incelemesi, söylenen ve söylenemeyenleri zihin köşesine kaydetmesi anıt ağaç olmasına etkendir.

   Yıllarca güzel ürünlerinden kıskanmadan bütün canlılara ikram ederek sunması, göz alıcı renklerle ç,içeklerini süsleyerek seyredenlerin ruhlarını renklendirmesi, hayallerini, düşündüklerini gerçekleştirmek için bir heybede toplaması, sarmalaması, korumaya alması, kendisinin anıt ağaç olmasını kazandırdığını düşünüyorum.

   Toprak ağacın evidir. İkamesine izin verdiği kökler ise evin fertleridir. Evin huzuru, başarısı, köklerin üzerine düşen görevlerin bilincini taşıyarak yerine getirmesi, uyum içerisinde, enaniyet zincirlerini ayaklar altına alarak en güzel sunulması gerekenleri gövdeye ulaştırmasına bağlıdır.

   Kökler; gövdeye bağlantısını terk eder, kendilerini gövde konumuna döndürür, ulaştırmaması gereken zararlıları ulaştırır, ihtiyaç fazlası olacak şekilde faydalıları yığar, farklılıkları pay yerine paydaya dahil eder, olması gereken değişmez paydaları paya yönlendirir, bizlikten benliğe tırmanışa geçerse, ağacın gelecekte anıt ağaç olması sayfalardan silinmiş olur.

   İz bırakan ve solmaz sayfalarda /olumlu anlamda / yer alan olabilmek, köklerin gövdeyle ortak hareket etmesine, kendi aralarında birlik, beraberlik kandillerinin yakılmasına bağlıdır.

  Ağacımız anıt ağaç olamasa bile, anıt ağaç olma yolunda yürüyüp yürümediğini hiç düşünebildik mi?

Copyright © 2019 Eskişehir Objektif, powered by WordPress. made by BMCW