Adalet Terazisi

Kadın ve Yaşam; Kadınların hukukla imtihanı!

tarihinde

yayınlandı

Sistemin kendi içerisinde devleti bir güç olarak göstermesi ve ona “Devlet Baba” demesi; milletin en küçük yapı taşını oluşturan ailede haliyle “BABA” yı, yani erkeği, egemen güç olarak ortaya çıkarmıştır. Kendisine bu gücün devlet tarafından verildiğini düşünen erkek, hukukun kendisini otorite ilan ettiğini zanneder. Çünkü egemen güç her zaman bir otorite oluşturmak ister. Bu otorite kimi zaman devlet kimi zaman koca, baba ve abi yani herhalde bir erkek olarak karşımıza çıkar. Sonuç olarak; tarih içerisinde cinsiyeti olmayan “Devlet” e baba yakıştırmasının yapılması, erkek egemen toplumun oluşmasına sebep olmuştur.

İşte bu zihniyetin gölgesinde kalan kadın, zaman içerisinde çok büyük sıkıntılarla karşılaşmıştır. Nereye giderse gitsin zihniyetin değişmediği ve daha da artarak devam ettiği egemen gücün karşısında, kendisi bir güç olmak istemiştir. Zamanla bunu başarsa da tıkandığı yerler olmuştur. En sonunda kendisine dayanak olarak her türlü korumayı sağlayan HUKUKU seçmiştir. Ne yazık ki HUKUK, bu konuda kendilerine bir güç olamamış, hazırlıksız yakalanmıştır. Ta ki kadını değer gören ve şiddete karşı çözüm üreten kanunlar yapılıncaya kadar.

Evet, yukarıda sunmuş olduğum senaryo, maalesef gerçek durumu yansıtmaktadır. Tarih boyunca devam eden egemen güç, yerini hala eşitlikçi güce bırakamamıştır. Kadına şiddet ülkemizin hala kanayan bir yarasıdır. Buna yönelik olarak her ne kadar kanunlar çıkarılsa da bunların uygulanması sorunu gündeme gelmektedir. Kanun çıkartmak basittir; fakat onu uygulayacak mekanizmaların olmaması kanunu işlemez hale getirecektir.  Son zamanlarda kadına şiddete yönelik olarak yapılan kanunları takdirle karşılıyor; fakat yeterli görmüyorum. Her şeyden önce milletimizin kadına karşı bakış açısının değiştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Kadınların durumunu böylesine içler acısı görmenin ötesinde, haklarının ne denli kapsamlı olduğunu da bilmekte yarar var. İş yaşamında kadının ne denli önemli misyonlar üstlendiğini görmek gerek.

Milletin kaynağı, toplumsal hayatın temeli olan kadınların toplum içerisindeki yerini farklı açılardan değerlendirmekte fayda var. İç karartıcı durumun ötesinde iyi olan örnekler mevcut. Kadınlar her zaman yaratıcıdır.

Uluslararası veya ulusal düzeyde kabul edilen düzenlemeler genel olarak kadın-erkek eşitliğini öngören bir yaklaşımla hazırlanmaktadır. Ancak kadınların uygulamada, hak ettikleri yere gelemedikleri açık bir gerçektir. Yine hukuksal düzenlemelere rağmen, kadınların hukuka erişmede çeşitli zorluklarla karşılaştıkları görülmektedir. Gerek hukuksal düzenlemeleri hayata geçirmek, gerekse kadınların hukuka erişimini sağlamak için çeşitli mekanizmaların devreye sokularak kadınların desteklenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu yolla kadınların adalete erişimi sağlanabileceği gibi daha adil bir toplumsal rol dağılımı da söz konusu olabilir.

Ayrıca kadınların her alanda niteliklerine, becerilerine, yetkinliklerine göre eşit şekilde değerlendirilmeleri gerekmektedir. Ancak eşitliğin sağlanabilmesi için kadınlarımıza hakları olan eşit fırsatların verilmesi ve desteklenmeleri gerekiyor. Bunun başında, ‘başaracaklarına dair özgüven ile yetiştirilmeleri’ ve başarıda en önemli unsurlardan biri olan ‘eğitim hakkı’ geliyor. Kadınlar olarak her alanda daha iyi bir gelecek için beklediğimiz reformlar, en hızlı şekilde yapılmalı ve yaşama geçirilmelidir.

Som olarak; Atatürk ilke ve devrimleriyle çağdaş kimlik kazanan Türk kadınının, geri kalmışlıktan ve çağdışılıktan kurtulan uygar Türkiye’nin simgesi olduğu bilinciyle, toplumsal yaşamda karşılaşılacak sosyal ve kültürel engellerin kadınlarımızın her alanda gösterecekleri başarı ve toplumsal gelişme düzeyi ile kendiliğinden ortadan kalkacağına inancımı belirterek sözlerime son vermek istiyorum.

Copyright © 2019 Eskişehir Objektif, powered by WordPress. made by BMCW