Kalemden Damlalar

Umut güneşi balçıkla sıvanamaz

tarihinde

yayınlandı

Dünya varlıkların, varlıklarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan her şeyin eksiksiz donatılarak süslendiği yerdir. Hiçbir şeyin, sebepsiz, hikmetsiz konulmadığı, değeri, kıymeti büyük olanın hizmetine sunulduğu, kendine has özellikleri, kuralları olan mekandır.

İnsan, insan bu mekan ve makamın sorumlusudur. Emanetçisidir. Emanet edilenleri, verilen gücü nispetinde korumakla görevlidir. Var edilmenin temeli de, sebebi de budur.

Dünya kendi kendini, emir almadıkça değiştirmez. İşleyiş tarzını, yöntemini, kurallarını hafif görerek bozulmasına çalışmaz. Belirlenen hududu, her bakımdan çiğneyerek haddi aşmaz. İsyankarlıkta, haddini aşmakta, gurur ve kibirde bulunmaz.

Güzelliklerini yitirerek hoş olmayanları, zarar vericileri vitrine koymaz. Öneminin, değerinin, kıymetinin ayaklar altında ezilmesine, eksi derinliklere gömülmesine neden olacak hiçbir hareketi, davranışı yapmaz. Emir dairesinden dışarı çıkmadığından, istenilenleri daima, istekle yerine getirir.

Dünyanın dengesini, doğallığını, intizamını, düzenini, sistemini bozmaya çalışan, uğraşan, gayret eden insanın kendisidir. İnsan; kendi menfaati ve maddeci hırsının zirvelere tırmanması nedeniyle, bulunduğu mekanın, yaşadığı ortamın, verimli kalabilmesinin şartlarını hiç düşünmez. Maddiyatın sahte, yalancı cazibesi, beyninin bütün noktalarını kuşatıp hücrelerine işlediğinden, yapılmaması gerekeni yapar, yapılması şart ve elzem olanı yapmadığı gibi hiç de umursamaz.

Dünyaya sahip olmak, kendi isteği, arzusu doğrultusunda idare etmek isteyen fertler, bu emellerinin gerçekleşmesi uğruna, kendi dışındaki varlıklara acımadığı gibi, kendi cinslerine de merhamet etmez. Bırakın acımayı, meydana gelen acı, elemlerin nihayetinde, yüreğinin bir hücresi dahi kımıldamaz. Pişmanlık, nedamet, bir daha yapmamaya söz verme gibi güzellikleri, bulunduğu çevrenin yanına yaklaştırmaz.

İnsan bir yönüyle ateşe, bir yönüyle de suya benzer.

Ateş; kendisini üstün, güçlü gördüğünden, hiç düşünmeden hareket eder. Çevresindekileri acımadan yakarak külleştirir. Külleri görünce sözde pişman olur ama iş işten çoktan geçmiştir.

Su; Hayatın çekirdeğidir. Özüdür. Canlılığın merkezi, odak noktasıdır. Kaygandır, ıslatıcıdır. Sabitlik, durağanlık yoktur. Dalgalıdır. Büyük beraberliklerinde sevmediğini ya dışarı atar, ya da boğarak derinliğinde yok eder. Kendi derinliklerinde bulunanlara akşam ziyafeti çeker.

Su ile ateş arasında öyle bir dostluk var ki, çok dikkatli analiz edildiğinde görülebilecektir. Sonuçta, insanın iç aleminin şablonunun yansıması fark edilecektir.

Su söndürücü ve yakıcıdır. Ateş ise yakıcı ve söndürücüdür. Dondurucu yönleri de vardır. Görünüşte ikisi birbirinin düşmanı gibidir. Fakat dostlukları hiçbir varlıkta yoktur.

Dünyada, insanın birbirine verdiği zararı, yaptığı kötülüğü hiçbir şey yapamaz. Yaşadığımız şu dünyanın çeşitli topraklarında, acımasızca yapılan işkence ve zulümler bunun en güzel kanıtıdır. Görsel, yazılı basındaki haberler, düşünenler için yeterlidir.

Unutmayalım ki, gökkuşağının bütün renklerinin yaşantımıza, mekanlarımıza ulaşarak renklendirmesini istiyor isek, özümüze ulaşma gayretinde, çabasında olan güzelliklerin, ivedilikle gelmesine yardımcı olmalıyız.  Suyun, ateşin olumlu yönlerini yansıtmalıyız ki, doğan umut güneşini balçıkla sıvamaya gayret edenlerin emeği boşa gitsin.

Copyright © 2019 Eskişehir Objektif, powered by WordPress. made by BMCW